Ahtapotlar, 1000’den fazla vantuzu, 8 kolu, 3 kalbi, 3 santimetreye inebilen veya 9 metreye varabilen boyları ve “dünya dışı canlı” benzeri morfolojisi ile denizde karşılaşmayı beklediğiniz en garip ve dış görünüşü en farklı canlı olabilirler. Dünya’daki canlıların %95’i omurgasızdır. Omurgasızlar arasındaki en zeki hayvan ahtapotlardır. Onları dünyadaki her okyanusta ve derin suda görebiliriz.
Bu ilginç hayvanlar, 500 milyon yıldır yeryüzünde var olan kafadan bacaklılar sınıfının bir üyesi olup, bundan yaklaşık 140 milyon yıl önce atalarında var olan kabuklarını kaybederek, günümüzdeki görünüm ve özelliklerine oldukça yaklaşmışlardır.
Ahtapotlar Hakkında 10 İlginç Gerçek 🐙
- Ahtapotların 3 kalbi vardır.
- Ahtapotlar renk körüdür.
- Kanları mavidir çünkü kanlarında demir yerine bakır vardır.
- Tek başına yaşadıkları evlerini deniz kabukları ile süslerler.
- Derilerinin rengini bulundukları ortama göre
değiştirebilirler. Bunu 0.3 saniyede yapabilirler. - Ortalama bir ahtapotun 8 kolunda 240 kadar vantuz vardır.
Toplamda 2000 civarı vantuzları bulunabilir. - Ahtapotlar, yaşayan en zeki omurgasız hayvandır.
Çocukların açamayacağı şişelerin kapaklarını açabilirler
ve bir insanı diğerinden ayırt edebilirler. - Eğer bir uzuvlarını kaybedecek olurlarsa, yeniden üretebilirler.
Vantuzlar da dahil! - Avlarını felç edip öldürmelerini sağlayan nörotoksinleri vardır.
Mavi-Halkalı ahtapotların nörotoksini siyanürden 10.000 kat
güçlüdür ve tek seferde 26 yetişkini öldürebilir. Ama bir çok
ahtapotun nörotoksinleri insanları öldürecek düzeyde değildir. - Ahtapotlar çok besleyicidir. 85 gr ahtapot etinde 139 kalori,
2 gr yağ ve 25 gr protein vardır.
Ahtapotların Savunma Mekanizması
Ahtapotların en yaygın avcıları; bazı büyük balıklar, kuşlar ve balinalardır. Hatta bazı bölgelerde yılan balıkları, köpekbalıkları ve yunuslar da onlar için tehdit olabilir. Bu yüzden de doğadaki her hayvan gibi, ahtapotların da kendini çok iyi korumaları gerekmektedir.
Ahtapotların bazı türleri zehir bezlerine sahiptir ve onların savunma mekanizmalarında bunun etkisi çok yüksektir. Özellikle mavi halkalı olarak bilinen ahtapot çok zehirlidir.
• Zehri, insanları da öldürebilir.
• Ahtapotların savunma mekanizmasında kamuflaj yeteneği de önemli bir yere sahiptir.
• Derilerinde bulunan ve renk değişimini sağlayan 3 çeşit hücreden biri kromatoforlardır. Bu hücreler derilerinin sarı, siyah ve kırmızı renklerde görülmesini sağlar.
• Diğer hücre çeşidi olan iridoforlar bu üç renk haricindeki belli başlı renkleri gelen ışığı farklı dalga boylarında yansıtarak üretmelerini sağlar.
• Üçüncü hücre çeşidi olan lökoforlar çevreden gelen ışığı bir ayna gibi yansıtarak renk değişimine yardım eder.
• Kamuflajı daha inandırıcı yapan bir başka özellikleri daha vardır. Bu özellik onların papil isimli özelleşmiş hücreler ile deri dokularını değiştirerek bir mercana veya bir kayalığa daha çok benzemelerini sağlar.
Mavi Halkalı Ahtapot, golf topu büyüklüğündedir Ancak sahip olduğu zehre dair bugüne kadar hiçbir panzehir geliştirilememiştir. Zehri vücudunuza girdiği zaman öncelikle motor faaliyetlerinizi kaybedersiniz ve felç olursunuz. Kısa bir süre sonra ise kalbinizin çalışması durur.
Denizel canlıları her zaman kuşlar avlayacak değil ya 🙂 Kimi zaman kuşlar, denizlerden gelen saldırılar karşısında savunmasız kalabiliyor. Yukarıdaki görselde, Büyük Pasifik Ahtapotu, bir martıyı avlamış ve yiyor. Yaklaşık 1 metre olan bu ahtapot, suyun kenarında hazırlıksız bekleyen martıyı neredeyse hiç zorlanmadan yakalayıp, suyun içerisinde boğarak öldürüyor. Bunun için yapışkan vantuzlarını kullanan ahtapot, öncelikle avını kafasından yakalayarak boynunu kırıyor, sonrasında ise avını yemek için suyun derinliklerine götürüyor.
Ahtapotun Sinir Sistemleri
İnsanların 100 milyar nöronu varken ahtapotların 500 milyon nöronu var ve bu nöronlarının sadece üçte biri beyinlerinde. Büyük bir kısmı ise genellikle 8 adet olan kollarında. Ahtapotların kollarındaki nöronlar 2 şekilde çalışabilir: Beyinden gelen sinyallerle senkronize şekilde veya beyinden bağımsız şekilde. Ahtapotun kolları bazı sinyalleri kendileri alıp beyne ulaştırmadan değerlendirip tepki verebiliyor, beyinden bağımsız karar alabiliyor, beyinden ayrıldıktan saatler sonra bile etkilere tepki verebiliyor. Yani aslında ahtapotlar bir şekilde kolları ile düşünüp hissedebiliyorlar. Bu da onların etrafı çok hızlı değerlendirip adapte olmalarını sağlıyor.
Kaliforniya iki benekli ahtapotunun (Octopus bimaculoides) vantuzunda bulunan kemoduyusal hücreler sayesinde vantuzları ile etrafı sadece dokunarak değil aynı zamanda tadarak da algılıyor. Bu dünya dışı sinir sistemine sahip olan canlılar kolları ile düşünebiliyor, görebiliyor ve etrafın tadını çıkartıyor diyebiliriz.
Nereden Geliyor Bu Zeka?
İnsanlardaki zeka ile ahtapotların sahip olduğu zekayı karşılaştırmamız doğru bir yaklaşım olmayabilir. Kompleks düşünebildiğine inandığımız bazı hayvanların (insan, primat, kedi, köpek, yunus ve bazı kuşlar) evrim ağacındaki yolları 320 milyon yıl önce kertenkele benzeri bir hayvan olan solendonsaurus janenschi itibaren ayrılıyor. Ahtapotlar ile bu hayvanların evrim ağacındaki yoluysa 600 milyon yıl önce ayrılıyor. Ahtapotlar bahsettiğimiz diğer hayvanlardan daha önce evrimleştiği için teknik olarak dünya üzerindeki ilk zeki hayvanların kafadan bacaklılar olduğunu da söyleyebiliriz.
Zekayı genellikle soyut düşünme (örneğin problem çözme, anlamlandırma) ile tanımlayabiliriz ve insanlarda kimi testler ile bunu sayıya dökebiliriz ama ahtapotlarda bunu yapamayız. Ahtapotların zekalarını kanıtlayan bir takım gözlemler var. Bu gözlemlerden birinde bir ahtapot etrafında saklanabileceği herhangi bir yer göremediğinde çevresinde bulduğu ilk obje olan hindistan cevizi kabuklarını birleştirerek sığınak olarak kullanıyor. Bu tarzdaki alet kullanımının insanlara, bazı primatlara ve kuşlara ait olduğu sanılıyordu. Ahtapotlardaki bu davranışsa bunun aksini kanıtlayan nitelikte. Ayrıca bu durumun kompleks zeka belirtisi olarak görülmesinin iki sebebi vardır:
- Başka türlü saklanamayacakları bir yerde kendilerini korumalarını sağlayan bir inovasyon olabilir.
- Bunu gelecekte kullanmak için alıyor olabilirler ve bu da planlama yapabildiklerinin bir kanıtı olabilir.
Ayrıca zeka, genel olarak sosyal bir yaşantıya sahip olan canlılarda görülüyor. Çünkü beraber yaşamanın getirdiği rekabet ve işbirliği gerektiren ortamlarda içgüdüden fazlasına ihtiyaç vardır. Bu yüzden bilim insanları zekanın evrimini bir noktada sosyalliğe bağlıyor. Sosyal canlılar olmayan ahtapotların sahip olduğu zekaysa bilim insanlarını şaşırtmaya devam ediyor. Ahtapotlarda zeka gelişiminin evrimi kabuklarını kaybetmelerinden sonra hayatta kalma baskısının getirdiği bir sonuç olarak görülüyor.
Ahtapotlar zeki canlılar oldukları kadar oyuncu canlılardır da. Oyun oynamak sosyal bir ihtiyacın getirisi ve hayatta kalmak için gerekli olmayan bir aktivitedir. Ahtapotlar üzerinde yapılan gözlemlerde oyun oynadıkları görüldü. Aslında eğlence odaklı olan bu aktiviteyi ahtapotların da gerçekleştirmesi onların sahip olduğu zeka hakkında bir kez daha düşünmemize sebep oluyor.
Ahtapotlarda Alet Kullanımı
Videodaki ahtapot, bulduğu iki adet hindistancevizi kabuğunu kullanarak gizleniyor ve avlanıyor. Kabukları avlanacağı bölgeye kadar taşıyor ve bunu yaparken bilinçli olduğu belli olan ustaca davranışlar sergiliyor.
Söylediğimiz gibi, ahtapotlar ve mürekkepbalıklarının uzun bir süredir okyanusların en zeki hayvanları olarak düşünülmektedir. Hatta zekaları, yunuslarla bile kıyaslanıyordu. Tabii ki bir yunus, zeka kapasitesi ve bunun kullanımı bakımından bir ahtapottan ileri olabilir. Fakat yunusun evrimsel süreçte daha karmaşık yapılı olan omurgalı hayvanların bir üyesi olduğunu da unutmayınız. Ahtapot ise bir omurgasız…
Omurgasız bir hayvanın bu kadar ustaca alet kullanımı, bilim camiası için şaşırtıcı olduğu kadar beklendik de aslında… İnsan-dışı hayvanların da bilince, zekaya, algılara sahip olduklarını uzun bir süredir biliyorduk. İnsanın bu konuda tek olmadığını da biliyorduk (sadece “en ileri düzeyde” kullanan biziz). Fakat böylesine uç bir örneği böylesine net bir şekilde görmek gerçekten heyecan verici!
Yavrularına Bakmak İçin Aç Kalan Dişi Ahtapotlar, Kollarını Yiyerek Hayatta Kalıyor!
Bebek yapmaya geldiğinde de kimse ahtapotların üstüne olamaz. Tek seferde 50.000’den fazla yumurta bırakabilirler! Bu yumurtaların çatlaması 40 gün kadar sürer ve bu süreçte anne sürekli 50.000 yavrusunu koruyup kollamaya çalışır. Bu zamanda bir yandan avcılarla mücadele eder, bir yandan da sürekli yumurtaların üzerinde su akıntısı olmasını sağlayarak yumurtaları düzenli olarak havalandırır.
Ancak bu koruyuculuk mücadelesi annenin avlanmasına ve beslenmesine engel olur. Böyle durumda olan ahtapotların dişilerinin kendi kollarından birini yediği gözlenmiştir. Ancak bu konuda çok detaylı araştırmalar bulunmamaktadır.
Otofaji denen bu davranışın yavruların bakımı sırasında aç kalan annenin bir “çözüm” olarak ürettiği, evrimsel anlamı olan bir davranış olup olmadığı bilinmemektedir. Çünkü bu tür bir davranış, nörolojik bir hastalığa da işaret edebilir. Dar havuzlarda esir tutulan bazı ahtapotların da, ortada açlık sebebi olmaksızın kollarını yedikleri raporlanmıştır. Dolayısıyla bu davranış, strese bağlı olarak gelişen bir anomali de olabilir.
Yine bazı araştırmacıların raporlarına göre, kollarına parazit yapışan ve onlardan kurtulamayan ahtapotlar, parazitlerin yayılmasını engellemek için kollarını ısırarak koparmaktadırlar. Bu kopan kolların yerine yeniden kol çıkmaktadır. Ancak yine, bu davranışın parazitlerden kurtulmak için mi, yoksa parazitlerin varlığından kaynaklanan strese bir tepki olarak mı sergilendiği bilinmemektedir.
Eğer ki ahtapot anneleri gerçekten evrimsel bir avantaja bağlı olarak yavrularına bakmak pahasına karınlarını doyuramayıp, bu ihtiyaçlarını kollarını yiyerek gideriyorlarsa, gerçekten ilginç bir evrimsel adaptasyon tespit etmiş oluruz. Çünkü bu hayvana yavrularına bakmanın getirdiği avantajı egale edecek kadar dezavantaj sağlamamaktadır ve bu sebeple evrimleşmesi son derece beklenir bir durumdur.
Kaynak: Evrim Ağacı | Ahtapotlar ve İlginç Özellikleri: Dünyanın En Zeki Omurgasızları ile İlgili Neler Biliyoruz? – Yazar: Gülay Kaya